İş görüşmesinde, şirketteki insan kaynakları elemanının görüşmeye gelen kişiye sorduğu ilk soruyla, kendine eş bulmak için televizyondaki evlilik programına çıkan kişinin talibine ilk sorusu aynıdır, hiç değişmez:
"
Biraz kendinizden bahseder misiniz?"
Aynı şirketin İnsan Kaynakları ekibinde çalışan üç bayan, yemek için verilen öğle arasında, bir alışveriş merkezinin yemek bölümünde toplanmış, yan masada yemek yiyorlardı. Bu bayanlardan en şişman olanı en fazla makyaj yapmış olanıydı, en kısa boylu olanı en hızlı konuşanıydı, en bakımlı ve şık görüneni de konuşurken İngilizce kelimeleri en çok kullananıydı. Bu üç bayanın yemekteki konuşamalarında hemfikir oldukları tartışma konusu ise evlilik programlarının "rezilliği", oraya çıkan insanların "aptallıkları, cahillikleri, basitlikleri" ve bunlar gibi şeylerdi. Yanlış hatırlamıyorsam konuyu şişman olan açmıştı, parmağında alyans yoktu.
Sanırım kendi işlerinin bir parçası olan işe alım sürecinin, evlilik programının işleyişiyle aynı olduğunun farkında değillerdi. Halbuki, her iki görüşmenin bütün soruları bile aşağı yukarı aynıdır.
Örneğin;
Evlilik programı:
"
Biz canlı odaya geçip biraz daha konuşalım."
İnsan Kaynakları:
"
Sizinle ikinci bir görüşme yapmak istiyoruz."
Evlilik programı:
"
Geliriniz ne kadar?"
İK:
"
Mevcut paketinizde ne kadar alıyorsunuz?"
Annem sağolsun, özellikle Esra Erol'un sunduğu evlilik programını sürekli seyreder. Kulakları artık iyi işitmediği için, bizim eve geldiğinde de bu programı seyrederken televizyonun sesini iyice yükseltir, böylece mecburen biz de seyrederiz. Son zamanlarda daha sık iş görüşmelerine gitmiş olduğum için, programı izlerken gördüğüm benzerlikler şaşırtıcı derecedeydi. Sadece kalıplarının, sorulan soruların neredeyse aynı olmalarının yanı sıra, koca bulmak için programa çıkan hanımların hal ve tavırları da -karşılaştıklarım genelinde- İK'ndaki hanımlarınkiyle aynı ölçüde yaratıcılıktan uzak, kendini tekrar eden, seçici konumunda olmanın verdiği sonradan görmüşlük havasındaydı. Öyle ki, bir ara bu hanımların eğitim ve görgü seviyelerinin de aynı olabileceği hissine kapıldım.
İK'nın işe alım süreci ile evlilik programındaki eş seçim sürecinin benzerlikleri, en başından itibaren şöyle:
1. Evlilik programında eş arayan kişi, kameranın karşısına geçip kendisine talip olacakların kriterlerini duyuruyor.
/ İK, pozisyon için başvuracakların kriterlerini belirleyip ilan veriyor.
2. O kişiye talip olan kişi evlilik programını arayıp telefonla bağlanıyor, konuşuyorlar, uygunsa programa davet ediliyor.
/ İK, başvuru sahibi ile telefon görüşmesi yapıyor, uygunsa şirkete davet ediyor.
3. Evlilik programında iki kişi önce paravanın arkasından, birbirlerini görmeden konuşuyorlar.
/ İş görüşmesi, nihaî kararı verecek olan yöneticinin katılımı olmadan yapılıyor. Tabii ki, her ikisinde de ilk soru: "
biraz kendinizden bahseder misiniz".
4. Paravan açılmadan önce seçici kişi "
Ahmet abiden ve Leyla abladan yorum almak istiyorum" diyerek onlardan görüş alıyor.
/ İK, "
kendi içimizde değerlendirme yapacağız" diyerek ilk görüşme sonlanıyor. Burada fark olarak görülebilecek olan şey, birinicide yapılan yorumları talip olan kişinin de duymasıdır, ancak yine de program katılımcıları birbirleriyle program dışında da birlikte oldukları için (meselâ, bazıları oda arkadaşıymış) talip hakkındaki değerlendirmeler o olmadan da yapılıyor. Yani her ikisinde de
iç değerlendirme meselesi aynı.
5. Evlilik programındaki "
elektrik alma" kavramı yani paravan açılınca adayların birbirini ilk kez görmeleri ile iş görüşmesindeki
ilk intiba kavramı aynı. Bu arada, her iki '
ilk görüşme'nin sonlarına doğru yine aynı soru soruluyor: "
sizin sormak istediğiniz bir şey var mı".
6. Evlilik programında, paravan açıldıktan sonra seçici kişi uygun bulursa "
canlı odaya" geçip görüşüyorlar.
/ İK, uygun bulursa başvuru sahibini
ikinci görüşmeye çağırıyor.
7. "Canlı oda" görüşmesinden sonra seçici olan kişi görüşünü olumlu olarak bildirirse "çay içmeyi" teklif ederek birbirlerini daha yakından tanımak üzere sözleşiyorlar.
/ Bu olay da şirkette yeni işe başlayan elemanın, genelde iki ay olan
deneme süresi(İngilizcesini daha çok seven bayanın tanımıyla 'probation period') ile aynı. Şirketin görüşü olumluysa teklif gidiyor, eleman işe başlıyor, iki aylık deneme süresi böylece başlıyor.
8. Çiftler anlaşırlarsa evleniyorlar. Programda bazen nişan bile takılıyor ve hatta bazen çiftler programa gelinlik-damatlıkla geliyorlar.
/ Şirkette de iki aylık deneme süresi sonunda her iki tarafın da görüşü olumluysa çalışma birlikteliği devam ediyor.
Birçok güncel İK bildirimlerinde, okuduğum kaynaklarda, görüşmeye "
kendinizden bahseder misiniz" sorusu ile başlamanın tercih edilmemesi gerektiği çünkü konunun odağından uzaklaşıldığı, görüşmeye gelen elemanın "enerjisini ve konsantrasyonunu düşürdüğü", bunun yerine yönlendirici ve görev tanımına yönelik sorularla görüşmenin şekillenmesi gerektiği belirtilmesine rağmen Türkiye'deki İK elemanları buna pek riayet etmiyorlar. Israrla bu soru ile başlamaya bayılıyorlar. Bunun benim gördüğüm nedenlerinin başında, İK elemanlarının seçici konumunda olmanın verdiği kibirle yenilikleri takip etmekten aciz olmaları, değişimden kaygı duymaları ve özellikle yapmakta oldukları işin gerektirdiği altyapıdan yoksun olmaları geliyor. Sözgelimi, bugüne kadar karşılaştığım ve aynı şirkette çalıştığım İK elemanlarının neredeyse hiçbiri sosyoloji, psikoloji eğitimlerine sahip değillerdi. Aralarında Şehir ve Bölge Planlama mezunu olan bile vardı. Sahip oldukları iş için gerekli altyapıları olmamalarına rağmen, kendilerini kimin hangi işe verilmesi gerektiği konusunda ehil görmeleri ilginçtir. Değişmez kuralmış gibi söylemek elbette yanlış olur, zira hangi kıyafetle hangi çantayı almaları gerektiğini bildikleri kadar, hangi pozisyona kimi almaları gerektiğini ya da terfi ettirmeleri gerektiğini bilenler de yok değildir.
İşte her iki görüşmedeki diğer benzer sorular:
"
Ben neden sizi seçmeliyim?" / "
Sizi neden işe almalıyız?"
"
Kendinizi beni kaldırabilecek güçte hissediyor musunuz?" / "
Stres altında çalışabilir misiniz?"
"
Eşinizin ne yapmasından hoşlanmazsınız ?" / "
Sizi en çok ne demotive eder?"
"
Daha önce kaç evlilik yaptınız?" / "
Daha önce hangi işlerde çalıştınız?"
"
Çocuğunuz var mı?" / "
Sektör deneyiminiz var mı?"
"
Benim için neler yapabilirsiniz?" / "
Başvurduğunuz pozisyona neler katabilirsiniz?"
"
Önceki eşinizden neden ayrıldınız?" / "
Önceki işinizden neden ayrıldınız?"
"
Arabanız var mı?" / "
Şirketiniz araba veriyor mu ya da yol yardımı yapıyor mu?"
"
Bana talip olmanızın sebebi ne oldu?" / "
Bu işe neden müraccat etmek istediniz?"
Evlendirme programının güzel yanlarından biri de stüdyoda canlı müzik yapan bir grubun olması. Bu grup aralarda şarkılarla eşlik etmenin yanı sıra, sorulara ya da cevaplara göre ünlem niteliğinde kısacık tınılar çalıyorlar. İş görüşmelerinde de İK'nın yersiz sorularında böyle efektler olsa yüz ifadelerini görmek çok eğlenceli olabilir.