Dört sene üniversite öğrenciliği, bir sene askerlik yaptım.
Çok güzel anılarım vardır o küçük ülkede.
Geçirdiğim seneler içinde Rauf Denktaş'la iki kez karşılaşma imkanım oldu. Hele birinde neredeyse çarpışıyorduk. Öğrenci yurdu gibi ikamet ettiğim Lefkoşa'daki Lapethos Otel'de bir toplantı ya da tören vardı. Denktaş da bu toplantıdaydı. Kuzey Kıbrıs'ta sık sık elektrik kesilirdi. Elektrik kesildiği zaman bizim otelde jeneratör çalıştırılırdı. O gün de elektrik kesintisi olmuştu ama jeneratörde bir arıza vardı. Bir süre çalışıp duruyordu. Tekrar çalıştırıyorduk, tekrar duruyordu. Otelde uzun süredir kalmakta olduğumuz için artık personel ile arkadaş olmuştuk ve o özel günde elimizden geldiğince(kalan diğer öğrencilerle birlikte) onlara yardım ediyorduk. En son tekrar elektrik kesilince teknisyen arkadaşa haber vermek üzere telaşla merdivenlerden yukarı doğru fırladım. Ancak anlaşılan Rauf Denktaş bu sık kesintiler sonrası gitmeye karar vermişti ve merdivenlerden iniyordu. Tam burun burunayken farkedip kenara çekilebildim. Bana gülümseyerek inmeye devam etti. Kendisi önde yürüyordu, birkaç kişilik heyeti de arkasından geliyordu. Son derece mütevazi bir tavırla, insanları selamlayarak otelden ayrıldı.

Rauf Denktaş'ın geçen Cuma günü vefat etmesiyle Türk Dünyası'nın gerçek anlamdaki son özgürlük ve bağımsızlık mücadelecisi de kaybedilmiş oldu. Benim de şahit olduğum, Kuzey Kıbrıs'taki yeni nesil, özgürlüğün ve bağımsızlığın nasıl bir nimet olduğunu bilmiyor. Tıpkı Türkiye'dekilerin Cumhuriyet nimetini anlayamadıkları gibi. Kendilerine ölüm korkusunun olmadığı bağımsız bir ülke kazandıran bu insanın kıymetini asla bilemeyecekler.
Kuzey Kıbrıs, Rauf Denktaş'ın ölümüyle teslimiyet sürecine girmiş bulunuyor. Türkiye'de de Kuzey Kıbrıs'ı ikram etmek üzere tepsiye koymuş bir yönetim var; gidecek gibi de görünmüyor.
Bugün toprağa verilen Denktaş'ı büyük bir sevgi ve saygı ile selamlıyor, Allah'tan rahmet diliyorum.